Yılancık hastalığı (Erizipel) nasıl tedavi edilir, belirtileri nelerdir?




Yılancık hastalığı, genellikle Streptokok adı verilen bakterilerin, daha az olarak da benzeri başka bakterilerin, neden olduğu, mikrobik bir hastalıktır. Ağrı, ateş, titreme gibi belirtilerle ağır bir seyir gösteren hastalığın, yılanlar veya küçük yılanlarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sözü edilen mikroplar, zaman zaman deriden gelip geçerken, kendilerine açık kapı bulurlarsa; bu daveti kaçırmayıp, hemen o bölgeye yerleşirler. Bu kapı; derideki küçük bir sıyrık, yara, çıban, egzama v.b. şeklinde, derinin bütünlüğünün bozulduğu alanlardır. Genelde yılancığın en sık yerleşme yeri, yüz olarak kabul edilir. Oysa ülkemizdeki yılancığın en çok yerleştiği bölge, bacakların dizden aşağı kısmıdır. Bunun nedeni, ayak parmak aralarındaki, tedavi edilmeyen mantar hastalıklarıdır.

Buralarda kendiliğinden veya kaşıntıyla oluşan çatlaklar, mikroplar için çok iyi bir giriş kapısı görevi görür. Hasta bölge, aniden ağrıyla şişip, kızarmaya başlar ve hasta; ateş, ağrı, halsizlikle yatağa düşer. Bölge; canlı kırmızı, gergin, sert, şiş ve ağrılı olup, 10 – 15 cm. çaplarına varabilir. İyileştirme için, halk arasında ”yılancık taşı” yapıştırma geleneği vardır.

Yılancık taşlarının yapışıp yapışmaması, hiç önemli olmadığı gibi; taşların iyileşmede payları da yoktur. Hiçbir iyileştirici özellik de taşımazlar. Eğer; ayaktaki giriş kapıları sürekli açık kalacak şekilde, ayak mantarları, tedavisiz bırakılırsa; yılancık, sık sık yineler ve bunun sonunda bacak, geri dönüsümü olmayan ve ”fil bacağı” diye adlandırılan kaba ve kalın bir görünüme girer. Bir deri hastalıkları uzmanı denetiminde tedavisi kolaydır. Antibiyotiklere çok iyi yanıt verir. Yinelemeleri önlemek için; giriş kapıları çok iyi aranıp, ortadan kaldırılmalıdır.

Buna çok benzeyen, fakat geniş alan şeklinde değil, çizgi şeklinde kızarma ve şişmeyle kendini gösteren ”Lenfajit” adlı hastalık vardır. Oluşum nedeni, yine derideki açık kapılardır ve etken de çoğu kez aynıdır.