Otizm nedir, belirtileri nelerdir?

Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir beyin bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler
Bir annenin doğum sonrası çocuğunun (tüm özür grupları dahil olmak üzere) özürlü olma oranı %2dir; Otistik olması oranı ise %0.5′tir (eskiden bu oran 4/10.000 olarak değerlendirilirdi). Bir otistik çocuktan sonra, ikinci çocukta otizmin ortaya çıkması riski %3 dür. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Her çocuktaki otistik belirtiler ve bunların seviyesi farklılık gösterebilir, bu nedenle otizmin seviyelerini kategorize etmek güçtür. Ayrıca, Asperger Sendromu ve Rett Sendromu olarak bilinen otizm formları da bulunmaktadır.
Otizm’in genel özelliklerinden bahsedecek olursak, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve devam eden; bireyin, sosyal ilişkileri, iletişim, davranış ve bilişsel gelişiminde problemlerle belirli bir gelişimsel bozukluktur. Erkeklerde kızlara oranla 4 kat daha sık rastlanır. Ciddi öğrenme güçlüklerinin yanında, normal veya normal altı zeka düzeyine sahip otistik bireylerde vardır. Araştırmalar sonucunda organik ve nörobiyolojik sebeplerle ilişkili olduğu saplanmıştır. Çoğu vakada yaşam boyu destek gerekebilir. Her yeni doğan bebek yaşamın ilk dönemlerinde otistik bir dönem geçirir. Bu dönemde bebek, çevresinde ki insan ve eşyalara karşı ilgisiz, uyaranlara karşı ise tepkisizdir. Birkaç hafta kadar devam eden bu dönem yavaş yavaş yerini çevre ile ilgilenme, uyaranlara tepki vermeye başlamayla sonlanır.
“Otizm”in Belirtileri
Otizmin belirtilerini kısaca:
Dil gelişimi bakımından,
İletişim bakımından,
Sosyal beceriler bakımından,
Davranış ve aktiviteler bakımından
olmak üzere 4 ana grupta incelemek mümkündür.
Otistik bir çocukta yukarıdaki temel belirtilerin tümü birden oluşmayabilir. Genellikle erken tanı ve disiplinli bir tedaviyle otistik çocukların normal bir okula devam edebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir. Bunun dışında, otizm tanısı konmasa bile, kısmen otizmin belli semptomlarını gösteren çocuklara da rastlanabilmektedir. Bu semptomları yansıtan çocukların da belli gelişim alanlarında ister istemez bazı problemlerin var olduğu/olabileceği düşünülmelidir. Söz konusu gelişim alanlarının öncelikle eğitimciler ya da aileler tarafından uygulanabilen eğitim programlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu tip sorunu olan çocukların aileleri, belirli aralıklarla gelişim kontrolleri yaptırarak, sorunlu alanlardaki geriliği ve gelişmeyi izlemeli ve bu alanları nasıl destekleyebilecekleri konusunda profesyonel yardım almalıdırlar.
1- Bebeklerde Otistik Belirtiler Ne Zaman başlar?
Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Bu belirtiler nadiren daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin bebeklerinde ilk fark ettikleri belirti; çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın, bu yaklaşım Otistik çocukları rahatsız eder. Çünkü bu çocuklar sevilmekten hoşlanmazlar ve çoğu kez tepki gösterirler. Anne ve babanın seslenmesine karşın cevap vermeyerek tepkisiz kalmaları ister istemez çoğu aileye “çocuklarının sağır olduğunu” bile düşündürtmektedir. Çevredeki insanların görünümleri, hareket ve davranışları onların dikkatlerini çekmez. Dışarıdan izlendiklerinde, adeta çevrelerinde kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler.
Normal çocuklar, uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez ve annelerinden ilgi beklerler. Ancak otistik çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yataklarında sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler.
Otistik çocuklar daha çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan otistik çocukların konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. Beş yaşına geldiklerinde % 50’si ancak tek kelimelerle konuşabilmektedir. Konuşmayı, ilişki kurmaktan çok ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise, ileri yaşlarda bile konuşamaz ya da konuştukları hiç anlaşılmaz. Otistiklerde konuşma geriliğinin yanı sıra, söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları da sıklıkla görülmektedir. Konuşmalarındaki bu gerilik ve bozukluklar onların ilişki kurmadaki zorluklarını bir kat daha artırır.
Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise, hep yalnız olmayı tercih eder, kalabalığa karışmaz ve hep bir köşede tek başlarına oynarlar. Kendilerine özel davranış biçimleri (kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca tekrarlanan hareketler, vb.) ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları bulunmaktadır. Bazen bir parça ip ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesneye dönüşmektedir. Hayat içinde olası değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı gösterdikleri bu direnç, ailelerinin hayatında kısıtlamalara neden olabilecek derecede rahatsızlık verici olabilir. Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak bu kez belirtilen ilişkilere sınır koyamama gibi “uygunsuz davranışlar” söz konusu olabilmektedir. Zekası normal olan otistik çocuklarda -daha ileri yaşlarda- önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, otistik çocukların aileleri tarafından hekime ilk götürülme nedenleri genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa, “çocuğun dış dünyaya kapalılığı” daha ilk bebeklik yılı içinde ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar bulunan otistik çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye büyük ölçüde kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak, çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler ile sağlıklı gözlem, algılama ve muhakemeden yoksun anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler.
Otistik çocukların tamamında olmamakla birlikte bir çoğunda zeka düzeyleri normalin altındadır. Bu durum, onların genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar, otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4’ünde (onbinde dört) görüldüğünü göstermiştir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla dört-beş kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır. Kısaca, otizmin genetik bir karaktere de haiz olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.
Dr.Neşe Balcı
